Deniz Zeyrek'in Hürriyet'teki haberinden anladığımız şunlar:
1. İD Türk rehineleri bıraktı, buna karşılık çok önemsediği 50 tutsağını kurtardı.
2. İD'e verilen 50 tutsak, Türkiye'nin elinde değildi; Türkiye'den hiçbir tutuklu-hükümlü, gözaltındaki şahıs vs. İD'e verilmedi.
3. Türk rehinelerin bırakılması karşılığında 50 tutsağı İD'e veren, Suriyeli bir başka silahlı örgüt, Liva El Tevhid veya Tevhid Tugayı.
4. Tevhid Tugayı'nın serbest bıraktığı tutsaklar arasında bilinen en önemli kişi, İD'in bu yılın başında öldürülen komutanlarından Hacı Bekir'in eşi. Hacı Bekir'in çocuklarının da bu tutsaklar arasında bulunduğu söyleniyor.
Hacı Bekir, Saddam'ın eski subaylarından. ABD işgalinden sonra El Kaide'ye katılmış. Kimileri El Kaide'nin Irak'taki gelişmesini en başta ona borçlu olduğunu ileri sürüyor. 2010'da Irak'ta meydana gelen çeşitli otel ve yabancı temsilcilik bombalamalarından sorumlu olduğu düşünülüyor. 2010'da Irak El Kaide'sinin lideri Abu Ömer Al-Bağdadi öldürüldükten sonra örgütün askerî konseyini yönettiği sanılıyor. İD'in ilk zamanlarında, örgütün "askerî beyni" olduğu ileri sürülüyor. 2014 Ocak'ında, rehine değiştokuşunda adı geçen Tevhid Tugayı örgütüyle girdiği çatışmada öldürülene kadar adı pek bilinen bir sima değil. Ama bunda bir gariplik olmadığı, çünkü İD'in üst düzey komutanları, liderleri hakkında zaten çok ketum davrandığı söyleniyor. Hacı Bekir'i İD konusunda ilginç kılan, sadece Baas'çı bir eski subay olarak Selefi örgütte yönetici oluşu değil. Hacı Bekir, şu andaki sözde halife Bağdadi'nin örgüt içindeki yükselişini sağlayan isim, iddiaya göre.
Şu soru kaçınılmaz olarak akla geliyor: Tevhid Tugayı'nın elindeki 50 tutsağı bu kadar önemli kılan nedir? Zira İD'in elindeki Türk rehineler, öyle kolay kolay vazgeçilebilecek bir koz değildi örgüt açısından.
Hacı Bekir'in eşinin İD için çok önemli olduğu, çünkü örgütün El Kaide'den koptuğu ve bağımsız olarak iş görmeye başladığı döneme ilişkin çok fazla bilgisinin olduğu, bunların, İD önderliğince gizli kalması istenen bilgiler olduğu, hattâ İD'in kadını kimseyle temas ettirmeyeceği, hattâ belki öldüreceği gibi iddialara rastladım, ama bunlar elbette uzmanlarca doğrulanması gereken bilgiler.
Velhâsıl, şimdi karşımızdaki en önemli soru şu: Tevhid Tugayı, elindeki tutsakları İD'e niye verdi? Türkiye'ye kıyak olsun diye mi? Karşılığında ne aldı?
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Musul'da İD'in de üzmek istemeyeceği çevreler var, onları devreye soktuk" yollu sözler söyledi. Liderlerinden birini öldüren, ailesini esir alan Tevhid Tugayı, herhalde "İD'in üzmek istemeyeceği çevreler"den değildir. Tevhid Tugayı'na söz geçirebilecek birileri Türkiye adına devreye girdiyse, bunlar bu örgüte ne dediler? "Haydi, kırmayın dostumuzu" gibi bir tutumun bu koşullarda yeterli olmayacağı aşikâr.
"Rehineler karşılığında İD'e ne verildi?" sorusundan, "Tevhid Tugayı'na ne verildi?" aşamasına geçtik.