Türkiye, mesleğini icra edemeyen gazeteci sayısında dünya birinciliğine oynuyor. Tayyip Erdoğan rejimi, açıkça "parti basını" istiyor. Yani propaganda makinesi. Bunun dışında ancak, bir telefonla insan atmayı kabul ederseniz yayıncılık yapabileceksiniz. Bu rejimin bir ayağı dediğim dedikçi bir "Reis" ise, öbür ayağı da basın dışı işleri, kârları, ihaleleri, santralları, HES'leri şunları bunları nedeniyle memleketi yönetenlere göbeğinden bağlı olan medya patronları.
"Emredin komutanım" döneminden "Alo Fatih" sistemine geçiş, mağduriyetin "demokratikleşmesi" anlamına geliyor. Genelkurmay genel olarak muhabirle değil şefiyle muhatap olurdu, şimdi hoşa gitmeyen bir haber için muhabir işten attırılabiliyor. Gazap tabana yayıldı. Bu, mesleğini ağırlıkla internette, ya karşılık almadan ya da sembolik ücretlerle sürdüren (ya da benim gibi, kendi yayın organını çıkaran, yazılarının alınıp başka sitelerde basılmasını kabul ettiği için fiilen birkaç yerde yazıyormuş gibi olan) geniş bir gazeteci topluluğu yarattı.
İnternet gazetesi T24 beşinci yılını kutlarken bağımsız haber sitesi Gri Hat'ın da yayına başlaması, bir yandan bağımsız habercilik adına sevindirici, öbür yandan, ne kadar çok gazetecinin kurumsal medyanın dışına itildiğinin göstergesi. T24'te Doğan Akın, bardağın dolu tarafına bakmayı önerdi: "Yokluğun gazeteciliğe sağladığı bir imkân olarak T24". Esas olarak haberciliği hedefleyen Gri Hat da bir başka imkân olarak karşımızda. Haberle, bilgiyle, eleştiriyle desteklenmesi şart. Eğer memlekette gazetecilik bir şekilde yapılsın istiyorsak. Hoşgeldin Gri Hat!