New York Times'ın 3 Eylül tarihli sayısında, "fikir" sayfalarında, günümüzün gözde düşünürü Slavoj Zizek'in Irak ve Suriye'yi kasıp kavuran "İslâm Devleti" (eski IŞİD) üzerine bir yazısı yayımlandı. Başlığın "IŞİD, Sahici Köktendinciliğin Rezil Edilmesidir" diye çevrilmesi bana mâkûl gözüküyor: "ISIS Is a Disgrace to True Fundamentalism". (Gerçi bir NYT okuru, yazının bazı bölümlerinin Zizek'in 2008'de yayımlanmış bir kitabından olduğu gibi alındığını bildirdi ve daha evvel yayımlanmış yazı basmak istemeyen gazete yöneticilerini epey öfkelendirmiş, Zizek'i de pek düşmek istemeyeceği bir duruma düşürmüş olması beklenecek ufak çaplı bir skandal çıktı - çıtlatıp geçeyim, burada konumuz değil.)
İnternet, akıllı telefon vs. çağının düşünürü Zizek, yazının bir yerinde, "Peki bu terörist köktendinciler sahiden terimin otantik anlamında köktendinci mi? Sahiden inanıyorlar mı?" diye soruyor ve kendi sorusuna cevaben, "Tibet rahiplerinden ABD'deki Amish'lere bütün otantik köktendincilerde kolaylıkla fark edilebilen bir şey"in İD militanlarında eksik olduğunu ileri sürüyor. Zizek'e göre sahici köktendinciler hırssız, garezsiz insanlardır ve kendileri gibi olmayanlara kızmazlar, "inanmayanların hayat tarzına karşı derin bir kayıtsızlık" içindedirler. "Bugünün sözde köktendincileri eğer sahiden Hakikat'e giden yolu bulduklarına inansalar," diyor Zizek, "neden inanmayanlarca tehdit edildiklerini hissetsinler ki?"
Zizek, "köktendinci"ye bir Tibet rahibinin sükûnetini, bir dervişin içe kapanıklığını yakıştırıyor. "Bir Budist," diyor, "Batılı bir hedonist ile karşılaştığında onu ayıplamaz bile." Budistimiz, hedonistin zevk ve sefa yoluyla mutluluk arayışının "sonunda kendini tüketeceğini yardımsever bir tavırla belirtip" geçer gidermiş, düşünürümüze göre.
Zizek şöyle devam ediyor: "Gerçek köktendincilerin aksine, sözde köktendinciler, inanmayanların günah dolu hayatı karşısında derinden rahatsız olurlar, kafaları karışır ve büyülenirler. Günahkâr-öteki ile savaşırken, onların bizzat günaha ayartılmaya karşı mücadele ettiklerini hissedebilirsiniz."
İşte bu yüzden İD gerçek köktendinci değilmiş, köktendinciliğin de şanına halel getiriyormuş.
Zizek'i çok iyi bilmiyorum. Kitaplarını okumadım, çünkü birkaç konuşmasının metnini okudum, TV'de izledim, videosunu izledim ve merak etmedim. Zira kulağa hoş ve çarpıcı gelen, ama kolayca bütünleşmeyen laflar ediyordu. Ne zaman mikrofon tutulsa, çok değişik ve özgün birşeyler bulup çıkarmak zorundaymış gibiydi. Kendisine gösterilen yaygın ilgi haklı mıdır, hüküm veremeyeceğim. Ancak bu "harbi köktendincilik" tezi epeyce dikkatimi çekti.
İşin vahimi, örneğimizde bu tezi uyguladığı özne, "İslâm Devleti" adlı bir terör örgütü. İslâm'ın -en azından- bir ana damarının, inananların nasıl yaşadığından çok, etraftaki inanmayanların nasıl yaşamayacağıyla meşgûl olduğunu Zizek bilmez mi? İslâm dünyasındaki sorunların büyük bölümünün tam da buradan doğduğuna dair fikri yok mudur? "Bugünün sözde köktendincileri eğer sahiden Hakikat'e giden yolu bulduklarına inansalar, neden inanmayanlarca tehdit edildiklerini hissetsinler ki?" sorusu, bugün İslâm âleminin dört bir yanında ufak tefek tâdilatla sorulabilecek bir sorudur. Yalnız İD'in gülerek kafa kesen sapıkları değil, ilk bakışta karıncayı inciteceğine ihtimal vermeyeceğiniz birçok Müslüman da bu sorunun muhatabıdır.
Bu kadar dinamik, her tarafa yetişen bir düşünürün İslâm dendiğinde, dünyayı birbirlerine zindan ederek yaşayan farklı Müslüman toplulukları, onların partilerini, örgütlerini, liderlerini değil muhayyel bir Celaleddin Rumî'yi mi veri aldığını düşünmeliyiz? Yoksa "köktendinci" lafının Budist'le Amish'i, onunla Çeçen İD komutanını eşitlediğini mi düşünüyor Zizek?
Hem bu yazıdaki fikir hem de yazıyı daha önce yayımlanmış kitabından kırpıp kırpıp imal etmiş olması Zizek'e bol bol eksi puan yazdırır, gözümde! Birilerinin çıkıp bütün bu dediklerimin yanlış anlama sonucu, hattâ yanlış olduğunu göstermesini dilerim. Zira Zizek bir taze kandır, fikirdi, düşünceydi, hepsine boşvermeye doğru ilerleyen dünyamızda.
[ NOT: Zizek'in yazısından çevirdiğim kısımlarda anlamın esasında yanlış olmadığını garanti ederim ama nüansta yanlışlar olabilir; uyaran olursa düzeltirim. ]