Suriye'de olan biteni siyasetin, diplomasinin sevimsiz kavramları ve mecburen gündelikleşmiş, rutinleşmiş haberlerin trafik lambası duygusuzluğundaki akışı içerisinde izliyoruz, kavramaya çabalıyoruz.
Böyle kavrayamayız ki!
Patrick Cockburn'ün -2012'den- aktardığı "ufacık" olay -çünkü bir genç adamın bacağını kaybetmesi, bırakın Suriye'yi, 2015 Türkiye'sinde dahi ufak, sıradan hadisedir- idrakimizi derinleştirecektir:
21 yaşındaki Suriye ordusu askeri Muhammed Diab (Ziyab?) Halep civarında vurulur. Şansı vardır, hastaneye ulaştırılabilir. Şansı o kadardır, sol bacağının dizden aşağısını keserler. Şansı biraz daha açılır, bacağına bir madenî protez de takarlar, yürüyebilir. Kalkar, köyüne gider. İdlib bölgesindeki Rahiya köyü. Orası muhalif silahlı grupların denetimindedir. Muhammed ne yapsın? Köyü orasıdır, oraya gider. Köye yaralı bir askerin geldiği ister istemez duyulur. Silahlı muhalifler gelir, Muhammed'i rehine alırlar. Muhammed'in şansı kapanmıştır. Protezini alıp götürür satarlar, onun yerine bacağına bir tahta parçası bağlarlar. Muhammed beş ay rehine kalır. Ailesi, uğraşır didinir, onu bin dolara denk düşen bir para karşılığı kurtarır. Muhammed'in bacağı mikrop kapmıştır. Şansı, Şam'daki askerî hastaneye ulaşmasına yardım eder.